BİLGİ GÜÇ MÜDÜR?
(Topluluk ve birey ölçeğinde) Bilgi güç müdür?
Öncelikle tartışmaya açtığım konu Bacon'un düşüncesi değil onun bu cümlesinden çıkardıklarım.
Başlangıçta gücü ele almak gerekli. Buradaki güç birisinin veya bir şeyin bir başkası veya bir başka şey üzerinde yapabileceklerini yani etkisini ifade ediyor. Kafa karışıklığını gidermek için bir şeyi elde edebilmek ya da bir fiili yapabilmek için gereken şey diyelim. Peki öyleyse gücün sahibi de o şeyi yapabilendir diyebilir ve güce göre sıralamayı da bu kıstas üzerinden yapabiliriz. (Burada konumuz değil ama belirtip geçeyim, ne kadar çok şey yapabileceğin midir güç, yoksa gerçekten yapmakta kararı senin verip de yaptıkların mıdır veya vazgeçebilmek midir, ya da reddedebilmek mi? Gibi sorular da var.)
Tarih boyunca güçlü olanlara bakarsak eğer, gücün her dönem farklı olgular üzerinde olduğunu ve bilginin her zaman favori olmadığını görürüz:
-Mağara Devri: Güç o zamanlarda bir insanın temel ihtiyaçlarını giderebilmesi ve hayatta kalması demek. İnsanın doğuştan getirdiği pençeleri, kürkü vb olmadığı için bir şeyleri öğrenmesi elzem. Dolayısıyla ilkel silahları yapmayı bilen daha güçlü. Ancak bilmenin en etkili şey olmadığını söylemek gerekli çünkü kaba kuvvetle bir insan bu aletlere sahip olabilir veya başkaları üzerinde hüküm sürebilir. Ayrıca sosyal primatlar olduğumuz için gücü belirleyen şey hiyerarşideki yerimiz daha çok (Şempanzelere bonobolara makaklara gorillere .... bkz.). Bilgi değil hiyerarşi güç sahibini belirliyor ve bilgi de ikinci planda yavaş yavaş aktarılıyor.
-İlk Medeniyetler/Milleler: Sorunlar ve toplumlar geliştikçe aile temelli grupların bazı sorunları tek başlarına aşamayacakları aşikar. Mesela bir kıyıyı suya karşı korumak ya da bölgesel bir tarım sorununu çözmek. (Arada bir yerlerde tarım devrimi var) Ortak sorunun olduğu noktada milliyetler oluşmaya başlıyor doğal olarak. Güç hala hiyerarşik düzen üzerinden belirlenmekte ama fark şu: artık toplulukları yöneten kimsenin elinde toplanmış bir güç söz konusu. Doğal hiyerarşi yerini yeni bir tespit sistemine bırakıyor yani.
Daha bilgili olanın teknolojik olarak daha geliştiğini dolayısıyla yönetenin güçlü olduğunu düşünebiliriz ama bu, bu çağın düşüncesi olur. O zamanda ise güç bilgi değil toprak sahipliği üzerine kurulu çünkü bilgi birikimiz hala çok yavaş ve potansiyelini görecek kişi de tek tük. Hararinin örneğinden daha iyi anlarız bu yavaşlığı:
"9. yy da uyuyan birisi 13.de uyansa hayatına devam edebilirdi." Günümüzde ise bu süre belki 40 yıla kadar düşmüş durumda, belki de 20.
Askeri veya silah güçlerinin önemini yadırgamıyorum ancak savaşların da zaten daha fazla toprak yönetmek üzerine kurulu olduğunu görüyoruz. Savaşın bizzat kendisi aslında gücün kıstasını gösteriyor. Toprak için savaşılıyorsa örneğin güç göstergesinin toprak olduğu sonucu çıkar. Taa ki tarım üretiminin yerini sanayi ve endüstri üretimi alıncaya dek.
-Sanayi Devrimi/Sanayi Toplulukları: Toprak temelli üretim yerini teknolojik gelişmelere bırakmak durumunda kaldığı zamanlara gelince insanoğlu varlığını bunun üzerine kurma gerekliliğini hissetti ki bu sürecin ani olduğunu düşünmekte acele etmemeliyiz. Uzunca bir süre için toprakları ve milletleri için savaşan insanlara bu savaşlar gösterdi ki elinde teknoloji olması, kaynakları daha iyi işleyen sistemlere sahip olmak hayati. Mücadelenin yönü topraklardan üretim aletlerine kaymak zorunda. Üretim aletinin nasıl çalıştığını bilmek, tarım bilmekten daha önemli halde.
Bilmek kavramı ile bilgi artık dikkat çekmeye başlasa da birinci sıraya yerleşmesine hala zaman var. Sanayi devrimi ile ideolojiler de bilgi değil üretim aletleri üzerine kurulmaya başlar mantıken çünkü gücü belirleyen şey üretim onu da belirleyen şey üreten. Sosyalizm "Üretim aletleri toplumundur kişisel kullanılmamalıdır."derken Kapitalizm "Üretim aletlerinin dağılımı özgür olmalı ve isteyen istediği kadarına sahip olmalıdır." der. Çünkü en güçlü kişiler bu üretim aletlerine sahip olanlar ve ideoloji farkı da kimin güçlü olacağı düşüncesinde. Ha unutmayalım bilgi hala birikiyor bir yandan.
-İnternet devrimi ve günümüz: Aslında hala endüstri devriminin etkisindeyiz ama son zamanlarda internet ile birlikte müthiş bir değişim yaşıyoruz. Tabi bu durum da tarımdan sanayi bazlı üretime geçiş gibi basamak basamak ilerliyor ancak çok daha hızlı. Şöyle ki endüstri devrimiyle üretim ana hedef gibi görünse de bu ürünlerin müşteriye ulaşması lazım çünkü ürününüz satılmazsa boşa yatırım yapmış oluyorsunuz. Daha çok müşteriye ulaştıkça daha çok üretmeli ve daha çok ürettikçe de daha çok müşteriye ulaşmalı. Bu noktada en başından beri ikinci planda olan bilgi ise birincil öneme yükseliyor çünkü eskiye nazaran çok çok fazlasını üretir haldeyiz ama bunların ulaşacağı insanları bilmezsek üretimimiz kar getirmiyor. Hedef kitleyi bilmek hayati yani.
İş artık ürettiğini satacağın kitleye ulaşmak olduğunda devreye reklam sektörü giriyor doğal olarak. Bu karlı bir iş, insanlara kendi ürününüzü tanıtıyorsunuz ancak bu noktada onların isteyip istemediğini de öğrenmeniz reklamın işlevini çok çok artırır.
Peki bunu nasıl yaparız? Tabi ki araştırarak, deneyler yaparak sorarak. Ve bilgi sahnedeki en önemli rolü alır. Tarihi süreci biliyoruz artık, toprak için yapılan savaşlardan teknolojiye geçişte olduğu gibi üretim için olan mücadeleden de bilgiye kaydık. İnsanların kendileriyle ilgili bilgileri rahatça verdiği sosyal medya uygulamaları ve internet süreç için katalizör etkisi yapıyor. Bir de yapay zeka gerçeği ve analizlerin anlık olması ile bu bilgileri verdiğimiz firmalar bizi bizden daha iyi tanır hale geldiler/gelmek üzereler.
Biz bilgilerimizi veriyoruz, onlar algoritmalar geliştiriyorlar ve tercihlerimizi anlıyorlar. Tercih derken eş tercihimizi, bizi yönetecek parti tercihimizi (Amerika seçimlerinde Facebook etkisi) kendimiz için istediğimiz ürünlerimizi. İsteklerimizi sadece anlamakla kalmayıp değiştirmeye de başladılar ve artık tanrısal bir güce sahipler.
Para ile veya başka şeylere sahip olarak değil, bilgiye sahip olarak dünyanın en küçük toplulukları en büyük etkiye sahipler. Öyle ki Facebook Google gibi şirketler devletleri dize getirecek güce sahip oluyorlar. (Hem de onlara bu gücü biz isteğimizle veriyoruz ama konumuz bu değil.)
Özet: Kısaca diyebiliriz ki bilgi; şirketler ve devletler düzeyinde sırasıyla toprak, üretim araçları, ve bunların kullanımının insana gerek duymaması sonucu çok önemli hale geldi. Alıcı/yönetilen kitleyi analiz etmek ve ona göre üretmek, seçimlerde halkı tanıyıp ona göre vaat etmek yani insanı tanıyıp isteklerini anlamak önemli oldukça bilgi de önemini koruyacak gibi. Bu bilginin kimin elinde olduğu ve o bilgiyi nasıl kullandığı da gücün asıl sahibini gösterecek.
Peki birey ölçeğinde?
Birey söz konusu ise bilginin etkisini kabul etmekle birlikte en önemli etken olduğunu da düşünmüyorum. Çünkü bireyin amacı aslında çok fazla kar yapabilmek veya çok fazla şeye sahip olmak değil çok daha özel bir şeydir. Kimine göre mutluluk, kimine göre anlam, kimine göre faydalı olma, kimine göre ise bir şeylerin parçası olma ya da bir sürü kavramın birleşimi olabilir. Böyle olunca da bilgiye erişmek bilgi sahibi olmak bir seçenek ve miktarı da değişken bir araç oluyor. Şirketler içinse bilgi elzem. İnsanların istekleri, duyguları ve belki erdemleri için(şirketlerin istekleri ve duyguları yoktur, erdemleri olduğunu da çok düşünmüyorum) sahip oldukları her şeyi bırakabileceklerini unutmayın derim.
Ayrıca birey düzeyinde bilginin kendinden çok onu işleyebilmek (ders çıkarmak, sonuca ulaşmak, örnek almak, değiştirmek, farklı amaçlarda yönlendirmek......) çok daha fazla elzem.
Neden mi?
Birincisi bilgiye ulaşmak günümüzde çok kolay herkes ulaşabiliyor dolayısıyla fark yaratmak onun kullanımında oluyor,
ikincisi bilginin doğruluğunun sınanması ve işe yararlılığını analiz edebilmek gerek,
üçüncüsü hayatının sana özel olduğunu unutmayıp bilginin genel durumdan senin hayatına etki edeceği noktaları yakalayabilmek gerek.
Hepsinden önemlisi de doğru kabul edilen birçok şeyin her an değişime açık ve sorgulanabilir olduğunu anlayabilmek gerek.
Kanımca insan için gücün kıstası uyum ve değişkenlil yeteneği. Çünkü özellikle günümüzde (9.yydaki uyuyanı hatırlayın) anlamlar, ihtiyaçlar, arayışlar ve amaçlar çok hızlı değişiyor. İnsanların bir ömür aynı şeyleri yaptığı günleri geride bıraktık. Dolayısıyla da bugün önemli kabul edilen bilgi çok çabuk önemini yitiriyor. Sürekli başarı veya yaşamın içinde aktif olabilmek için asıl gereken şey çok fazla bilgi değil yani. Sorumuzun cevabı da burada açıklık kazandı sanırım: Bilgi içinde bulunduğun durum ile veya ilgilendiğin konular ile veya amacın ile ilgili olduğu sürece güçtür. Bunları değiştirmen gerektiğinde değiştirmeyi bilmek ve yeni hedefler üzerine yeni bilgiler öğrenme yeteneği ise çok daha büyük bir güçtür.
Yorumlar
Yorum Gönder