DİBİ GÖRMEK, SIFIRDAN BAŞLAMAK


DİP NEDİR?

    Bir şeyin en aşağıda kalan noktası olarak tanımladığımız dip kavramı, kullanışlı bir metafor. Çünkü çağrışımları arasında yukarı çıkmak  var. Zaten bizi en çok cezbeden bu çıkış hali. Çıkmak dipte olmaktan da yukarıda olmaktan da daha değerli. 

 Kavramı irdelediğimizde (mecazi anlam)insanın bir alanda sahip olduklarını veya etkilerini kaybettiği ve kurtarmak için elinde seçenek olmadığı nokta diyebiliriz. -Seçenek olmaması önemli.- Öyle insanın rahat edeceği bir yer değil tabii ki. Maddi olarak zorlanmak, duygusal olarak zorlanmak, kabullenememek ve hepsine eşlik eden acı var işin içinde. Dolayısıyla bu insanın bir şeyler yapması gerekiyor. 

Dip için elimizde bir turnusol kağıdı var artık. Eğer bir konuda yapılabilecek bir şeyi yok ise kişi diptedir diyebiliriz. Yalnız yanlış anlama olmaması için şunu belirtmekte fayda var ki dip her zaman kötü bir şey olmaz ama her zaman kötü hissettirir. Burada dipi iki kısıma ayırmak mantıklı:

Birincil Dip: Birçok şeyin yitirildiği ve sıfırın görüldüğü dip (kovulma, terk edilme, aldatılma, iflas, kaza )

İkincil Dip: Yeni bir hedef koyarak yarattığımız dip. Fikirlerinizi, hayallerimizin olması ama imkan olmaması. Akademik kariyerimizi bir üst düzeye çıkarmak için doktora yapmak istiyoruz ve yapabilecek zamanımız yok durumu örneğin. Demem o ki, her alanda her şeyi kaybetmeye gerek yok dipte olmak için. Zaten bu açıdan baktığımız zaman kimse dipte olamaz çünkü en altın da altı her zaman olacaktır. Bu dip için gereken hedefin olması kısaca. Seth Godin'in Şu çıkarımını fark etmek lazım "eğer bir hedef varsa dip vardır öyleyse dipte olmak olmaktan daha kötüdür çoğunluk için".

Üçüncül Dip: (Bu kısmı sonradan dönüp yazdım.) Bu dip türü aslında insanda olması gerekse de gerekmese de sosyal medya, toplum, reklamlar, filmler vb gibi bir sürü etken tarafından insana gerekir gibi hissettirilen dip türüdür ki kişinin uzak durması gerekir. Çünkü burada amaç başkalarına bağlı olacağı ve hep daha fazlası isteneceği için gerçekleşmesi zor ve anlamsızdır. Burada heba edilen emek, zaman, sosyal ilişkiler de ilerde toparlanamayabilir. Dip meselesinde de Sosyal hayat, iş hayatı ve duygusal hayat (Alfred ADLER'in üçgeni) arası dengeyi iyi kurmak çok önemli. Zira herhangi birinin dipte olmaması diğerini tamamlayamayacağı gibi fazlalığı da ironik olarak pişmanlık verebilir.

Peki Dipten Nasıl Çıkılır?

      Dip için "imkan yokluğu" dediğimizde cevap basit: eksik olan imkanı yaratarak. Birbirimizi kandırmayalım, hepimiz diplerimizden çıkmanın yöntemlerini biliyoruz. Bilmiyorsak bile bu çağda onu bulmamız çok kolay. Asıl kaygımız eksik olanı üretmek için vereceğimiz emek, zorlanmalarımız, insanların eleştirileri vb. ve soru da şu: "karşılığında istediğimizi alacak mıyız veya alsak da buna değecek mi?" Akademik ilerlemeyi ele alalım tekrar, bunun için daha az gelirle çalışmalı yanısıra kendi zamanımızdan verip sınavlara hazırlanmalıyız. Akademi zor ve uç geldiyse bunu sevdiğimiz ama sevmekle kalmasını istemediğimiz işlere yayalım müzik ve spor gibi. Durum gene benzer. 

İlk aşamada şunu fark etmek gerek: Asıl dip karar alıp başladığımız nokta değildir ki zaten bu işin zevkli kısmıdır. Bu açıdan baktığımızda bunu aslında akademi için bile (Her yerde üniversite var artık) bir çok kişinin yaptığını görebiliriz çünkü yeni bir şeye başlamak eğlenceli ve kolaydır. Yeni insanlar, yeni ortam vs. Ancak işler ilerleyip de amatörlükten çıkıp hedefimiz için gerçekten emek verme vakti geldiğinde, ki hobiler için bile günlerce yoğun çalışmadan bahsediyorum, dipten çıkmak için istemeyerek fedakarlık yapmak gerektiğinde asıl dip noktasını görürüz. Bu noktada yukarıdaki soru anlam kazanmaya başlar: buna değecek mi? Ancak bunu o anda sormak hatasına düşmemeli. Çünkü o durumda duygular hakimiyeti ele alıp halihazırda elimizde olanı olduğundan değerli görmemize neden olur ve vazgeçeriz. Peki bu niye hata olur? Çünkü durumu değiştirmek için emek ve zaman harcadık ama tekrar o duruma geri geldik. Bunu istemediğimiz için tekrar yeni birtakım işler deneyeceğiz ve aynı senaryo tekrardan işleyecek. Her yere saldıran ama hiçbirini ilerletemeyen ve maymun iştahlılıkla zaman geçiren bir yığın insan gibi.

     Dip tespit edildi, verilen emeğe değeceği kararlaştırıldı, sonra?


Birkaç seçenek:

-Yaptığın işi ilerletmek:  içinde bulunulan durum nitelik olarak aynı kalmalı ama nicelik artırılmalı ise dip yetersizlik oluyor. Dediğim gibi çözümler farklı farklı olsa da özünde herkes cevabını biliyor. Yeni bir bilgisayar programı öğrenmek, iş hakkında bilgi sahibi edecek kurslara katılmak, dil öğrenmek vs. Yetersiz hissedilen durumu tespit etmek ve ona yatırım yapmak kısaca.

-Sevdiğin işi yapmak: İçinde bulunduğumuz sistemde sevdiğin işi bulmak, bulmayı geçtim aramak bile çoğu durumda güç. Öyle ki büyük bir çoğunluk ömrü boyunca sormuyor bile. Hal böyleyken elimizde kalan genelde bir iş ile geçimi sağladıktan sonra sevilen şeyi yani bizim için önemli olanı ilerletmek. (Ebeveynlerin mantığındaki hobi olarak yapmak gibi.) Evet bu kadar basit ve bu kadar net. Zaman yok ise bulunmalı (Sosyal medya veya TV zamanı neden var?), maddi güç yetmiyor ise aranmalı. Bir önceki seçenekte olduğu gibi yatırım yapmalı ama bu sefer istenilen diğer şeye. Mantıken daha zor çünkü elinize bir şey geçme durumu olmadığı gibi bir noktada belki mevcut iş bile bırakılabilir. Ayrıca yatırım da bir risk. Ancak Dünya genelinde işini/okulunu bırakıp sevdiği şeyi yapan çok örnek var. Kıtlık ve yoksunluk günleri geride kaldı. .Unutmamak lazım

-Ne yapacağını bilememek: Bu durum özellikle  kendini tanımamak kaynaklı. Dolayısıyla da yapılacak şey kişinin kendini tanıması. Peki nasıl? Tabii ki hareket ederek. Bunun için yeni şeyler denemeli, araştırmalı birey. Örneğin bir kitaba başlamalı veya internetten rastgele araştırmalar yapmalı. Evde oturmak yerine de birtakım aktivitelere katılmalı. Burada en az riskli olan bence bir dil öğrenmek ve kitap okumak gibi her zaman işe yarayacak şeyler. Bu süreç içerisinde geçici işler ve düşük ücretler ile geçim sağlanabilir yeterli gelişim düzeyine gelene kadar. 


Şu ana kadar yazdıklarım bildiğimiz şeyler kendimi bir şey söylemeyen ama konuşan yaşam keçisi gibi hissettim. Bunlar ortada ama gene de yapamıyoruz öyleyse sormakta zarar yok: Neden yapamıyoruz?

Muhtemel birkaç sebep:

-Geçmişi ya da şimdinin düzeleceği umudu: Bazen dipte hissetme sebebi olayın gerçekleşmesi oluyor. Kişi birçok şeyi ya kaybediyor ya da uzun süredir boşa kürek çektiğini görüyor. Bunlar normal ancak bir duygu işin içine giriyor ki kişi adeta bekleme moduna geçiyor. Bu duyguya her şey düzelecek düşüncesi diyelim. İşte yeni bir şeye başlamaya karşı örülen duvarlardan biri. Bu duvarı yıkmak için kişi kendine bu artık geçti ve kimse gelip özür dilemeyecek ya da değerini anlamaya çalışmayacak demeli kanımca. Ardından da yüklerinin bir kısmını bırakıp devam etmeli. Aksi takdirde sadece ertelemeye devam edecek.

-Ben Yapamam Düşüncesi: Buradaki sıkıntı, olaylara çok genel bakmak ve aradaki küçük basamakları görememek. Örneğin büyük sanatçıların eserleri. Attıkları eskizlerin sayısına ve bir detay için harcadıkları zamana bakınca bu kadar zaman harcasam ben de çizerdim diyor insan ki doğru. Bu yüzden sevilen şey dedim zaten yoksa kimse o emeği vermez. Büyü eserle hep küçük adımlarla ilerliyor bunu anlamamız lazım. O kadar yavaş ki kişi ne kadar geliştiğini anlayamaz bile. Hepimiz temelde benzer yapısal sistemlere ve yeteneklere sahibiz bu sebeple aslında o eserleri bizler de aynı şekilde yapabiliriz. Örneğin günde 10 sayfa kitabı herkes okur ve zamanla artırarak günde 50 leri görebilir.Her gün 3 saat çalışarak bir yılda iyi bir ingilizce seviyesine da ulaşılabilir. Ancak sıfırdan çıkıp 100 kilo ağırlık kaldırırım gibibir yolla olmaz.

-Mükemmelliyetçilik: Bir diğer duvar ise işler yeteri kadar iyi olmayacaksa başlanmamalı mantığı. Burada kişi başlangıçta yaptıklarını beğenmez ve bir kenara bırakır ya da plan üzerinde uğraşmaktan başlayamaz. Bilinmesi gereken şey kimseye bir şey kanıtlama gereğinde olunmadığıdır. Kişinin amacı bir şeyi başarmaktır ve bu da başlangıçta çok kalitesiz içerikler ile olur. Bu yüzden başkaları için mükemmeli aramak yerine kişi kendi için yapabildiğini yapmalı. Burada plana aşırı takılmamak da önemli çünkü ne kadar plan yapılırsa yapılsın ani durumlar olacağı gerçeği var ve hiç bir plan aslında olduğu gibi uygulanamaz. (Kervan yolda düzülür.)

-Motivasyon Beklentisi : Bir diğer engel başlamak için bir motivasyona ihtiyaç duymak. Şunu söyleyeyim o motivasyonun gelmesi için yapılması gereken şey bir şekilde başlamaktır. Çünkü beynin ödül mekanizması böyle çalışır. İşin güzel yanı zorlanarak başlanılan bir adım, yeter ki bir kere başlansın, bir sonraki için motivasyonu verecektir. O yüzden zorla, ağlaya ağlaya, ıkına ıkına başlanmalı. Motivasyon abartılıyor.

(.....)

-Hırs: 

     Hırs motivasyondan farklı bir biçimde gaza gelmek bu sebeple ayrı ele aldım. Çünkü hırsla başlayan kişi kendini hemen sonuca ulaşacak sandığından elindekini savurur. Burada bilinmesi gereken şey durumun bir kral geri döndü durumu olmaması çünkü bir hiyerarşiden veya birilerine kendimizi kanıtlamaktan uzakta kendimiz için istediğimiz şeyi arıyoruz. Amacımız kendimizi istediğimiz yönde ilerletmek ve hayatımızı kendimiz için yaşamak. Yani bu, belki hayat boyu sürecek çok uzun bir süreç ve sonuca ulaşacağı da kesin değil. Süreci sev süreci sev derken alt metin bu biraz da. Hırs sonuç ağırlıklı olduğu için, yerine süreç ağırlıklı azimi koymak daha dopru. Sonuç emeğin yanında çok kısa ve emeği değil sonucu sevmek çalışma hayatını sevmeyip de emekliliği beklemek gibi.

Ya Çıkılabilir Bir Dip Değilse?

     Şunu atlamayalım vazgeçmek aslında hepsinden önemli. Nerede vazgeçeceğini bilmek daha doğrusu. Çünkü bazı durumlarda şartlar gerçekten de imkansızı gösterir ve dayatmanın anlamı yoktur. Asla vazgeçme gibi günümüz saçmalıklarını bir kenara bırakıp ilerlemek gerçekten mantıklı mı diye sormak lazım.  Sadece imkansız için değil imkan varsa bile sormak lazım çünkü bir kefe ilerleyecek diye diğer tarafta bırakılanlar var ki günün sonunda bu bırakılan şey komple bir hayat olabilir.


 İlerlememek değil sadece ilerliyorum diye riske edilenlerin farkında olmaktan bahsediyorum. Yoksa gençlik, çok değerli zamanlar, arkadaşlar, aile,sağlık ve daha bir sürü şey sırf daha fazlası uğruna heba edilebilir. Hatta farkında olmadan çok değerli bir sürü fırsat da elin tersi ile itilebilir.

 O yüzden dipteki önce bir bakmalı bu his kime ait? Kovalanan hedefi kim koydu? Gerçekleşmesi için verilen her şeyden daha mı kıymetli? Elde edilmese de uğraşan kişi memnun mu?

     Bir de şans faktörü var ki onu herkes istediği gibi anlıyor. Her şey hiçbir şey yapamadan gidebilir de gelebilir de kısaca. Bugün için yarını mı, yarın için bugünü mü diye sormak yerine ikisini de yaşamaya çalışmalı büyük hayallere kapılmadan, küçük dünyada sıkışmadan... Bilemiyorum altan

Kitap: Seth Godin'den Dip
Görsel için:
Bir ara bir şeyler çiziyordum evet

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ÜÇ KİTAP, ÜÇ İNTİHAR (Notre Dame'ın Kamburu, Sefiller, Deniz İşçileri)

İkarus'un Düşüşü Sırasında Bir Manzara Tablosu ve Önem Verme Üzerine