PROJE SUNUMU YAPMAK
Neden Sunum Yapılır?
Sunum kelimesinin kökü sunmak fiili. İletmek ve anlatmak gibi fiiller değil de sunmak fiili söz konusu olunca da sunulan kişinin üstün olduğu anlamı geliyor akla serbest çağrışımla; patron, jüri, sınıf, denetim ekibi, iş görüşmesi ve hatta tanışalacak bir partner (sunulan da kişinin kendisi oluyor bu durumda).
O zaman ilk sorumuz şu olmalı "sunulanı üstün kılan nedir, daha doğru ifadeyle sunulmaya değer kılan?" Farklı cevaplar var; patron ise karşımızdaki üstünlüğü fikri değerlendirmek, jüri ise karşımızda projemizi onaylayabilmeleri, biriyle tanışıyorsak da bizi kabul etmesinin bizim için önemli olması... Sunuma başlamadan önce sunulan ve sunulma sebebi netleştirilmeli yani. Sonrasında;
Amaç Belirlemek ve Sürece Sadakat
Konusu ne kadar farklı olursa olsun hedef bağlamında sunumların ortak noktası şudur: Sunum yapılan kişinin, sunumu yapılan şey üzerinden size veya projenize istediğiniz veya istemediğiniz bir etkisi olması.
Sunum amacı konusunda bu etkinin ne olacağını/ne kadar olacağını iyi tartmak hayati. Amaç fikrin anlaşılması diyebilirsiniz ancak uzun mimarlık eğitimi ve hayatın farklı alanlarındaki bazı tecrübeler bana bunun böyle olmadığını öğretti. Puan almak, eksiklikleri gizlemek, insanları çalıştığına ikna etmek, bütçe koparmak, karşı tarafı kandırmak gibi amaçlarla yola çıkıldığına çok denk geldim (ben değil de bir arkadaş yaptı bunları). Buna sunumda amaç kayması diyorum. Çalışmamak, eksiklik kaygısı, anlayamamak ve anlatamamak, bilincinde olmamak ve sunulanın tepkisinden korkmak bu durumun nedenleri arasında.
Eğer kaliteli bir sunum yapacaksak amacımız kaliteli bir sunum olmamalı, sunduğunuz şeyin karşı tarafa doğru iletilmesi ve karşı tarafta gereken etkiyi yapması olmalı. Sadece sunumu hazırlarken de değil sunumu yaparken ve hatta sunum bittikten sonra da. Çünkü amaç kayması tam sunum ortasında sorulan bir soru ile de gerçekleşebilir ve amacımız bir anda kendimizi ve fikrimizi savunmaya dönüşür ardından yetki karşı tarafta olduğu için projeden kalabilir, reddedilebilir, işimizi kaybedebiliriz. Bu sebeple sunum sürecinin bitimine kadar dikkat ve farkındalık olmazsa olmazdır. Fark ettiniz mi bilmiyorum ama amacı doğru belirledikten sonra ikincisi daha kolay.
Hakimiyet ve Özgünlük: Kontrol kimde?
İçerik kısmına baktığımızda, eğer içerik bizim üretimimiz ise (proje, tez, makale, edebi ve sanatsal eser, fikir, direkt kendimiz) bilmemiz gereken yegane şey şudur: sunulana en hakim kişi sunandır. O kadar ki bilimsel veri sunumunda bile karşımızdakilerin sunum için yaptığımız araştırmalara hakim olmadığını bilmemiz gerek. Dolayısıyla insanlara sunum yaparken onların çok basit kavramları dahi açıklamadan bilemeyeceğini, proje üzerindeki muğlak noktaları kafalarına göre dolduracağını fark edip sunulan şeyi dinleyen herkesin anlayacağı şekilde anlatmanın önemini unutmamalıyız. Bilal'e anlatır gibi derler ya.
Tabii insanların sadece anlamaları bizim için yeterli değil.Dinleyenlerin anladıklarının kalıcılığı ve etkilenmeleri için de bir şeyler yapmak gerekiyor. Sunum yapanların atladıkları belki de en önemli nokta burası.
Akılda kalıcılık ve etkileyiciliğin kendine has yolu var. Bu yolun bayrak taşıyanı ise duygu yaratmak. İnsanların kafalarında kalan anılara bakıldığında bunların bir duygunun eşlik ettiği anılar olduğu gerçeğini reddedemeyiz.
Dolayısıyla "işe duyguları karıştırmak profesyonel olmaya aykırı" diyenlerin aksine duygulara dokunmak gerek. Zira bu arkadaşların varsaydığı gibi mükemmel makineler değiliz.
Peki bunu nasıl yapabiliriz?
Yöntemlerden biri çağrışımlar oluşturmaktır. Bu aslında basit;(kolay değil) hikayeleştirerek, benzetmeler yaparak, örnekler vererek yani Türkçe derslerinden bildiğimiz o anlatımı güçlendirme yolları ile. İyi yapılan konferanslara sorgulayıcı bir bakış ile baktığınız zaman bu yollardan ne kadar çok yararlanıldığını çok net görürüz. Tabii bunun için okumalar, araştırmalar yapmalı; projenin genelini bilmeli. Yoksa neyi neye benzeteceğimizi ve konuyu nasıl hikayeleştireceğimizi bilemez ve sunum konularını bağlayamayız.
Bir diğer yöntem seyirciyi dahil etmek.İnsanlara bazı sorular sormak, fikirlerini almak, veya belki yardım istemek onları projeye daha yakın hissettirecektir. Bunun nasıl ve nerede olacağı kişiye kalsa da bu noktada sürprize açık olmak önemli. Sunulana hakimiyetin önemi daha iyi anlaşılıyor çünkü konuyu tekrar toparlayamazsan bu yöntem zararına olacaktır. İnsanların konuyu kaçıracağı gerçeği veya konunun gideceği yönleri önceden tespit hayat kurtarır.
Bir de tanık göstermek var. Sunulan şeyi sağlam otoritelere dayandırmanın dinleyici üstünde muazzam etkisi vardır. Hakimiyet gene göz kırpıyor. Tanık gösterilen otorite bir sonraki tanık ile veya projenin diğer adımıyla çelişmemeli zira.
Hakimiyet demişken;
Hakim olmanın avantajları arasında diğerlerinin çok ötesinde bir avantaj vardır: özgüven.
Neyin nereden geldiğini, hangi durumda ne söyleyeceğini ve önündeki adımları bilmenin verdiği özgüven. Sırf özgüven sahibi olmak bile, evrimsel sürecin getirdiği hiyerarşik yaklaşım algısı sebebiyle (özgüvenliyi lider sayıyoruz diye özetlenebilir) insanları sizin haklılığınızı kabule götürür.
Peki ya özgünlük ?
Slayt teknikleri, dosya hazırlama, konuşma yöntemleri vb. anlatmak derdinde değilim çünkü bu konular üzerine verilenler birçok kaynakta var biliyorum, daha önemli olduğunu bildiğim şeyse çoğunun sunumda işe yaramayacağı. Söylemek istediğim bu taktiklerin yetersizliği değil, aksine bariz işe yarıyorlar, ama asıl demek istediğim bunların yaptığımız projeye özgün olmaması dolayısıyla da sunumumuzun diğerleri arasında kendi değeri olmaması. Bu da başarısızlığın örneği.
Mimarlık gibi sunum ağırlıklı birçok fakültede öğrencilere ilk dönem dijital sunumlarının nasıl olması gerektiği, kağıtları nasıl kullanacakları, anlatılacakların sırası ve hatta kılık kıyafet eğitimi verilir. Bunlar gayet mantıklı gelebilir ama gerçekte başarılı (akılda kalan, fark edilen) sunumlar bu söylenenlerin dışında olabilen sunumlardır çoğu zaman. Çünkü dinleyiciler de insandır ve bu yüzden monoton ve bilinen tarzda bir sunumu izlemek onları etkilemeyecektir ama farklı bir sunum gördüklerinde hele sunulan konu da diğerlerinden farklı yapıda ise bu olumlu bir etki bırakır. Sebebi ise insana özgü keşfetme dürtüsü sonucu oluşan merak.
Özgünlüğün önemi de zaten burada. Eğer elimizi güçlendirecek farklı bir yol var ise ki çoğu zaman vardır,mutlaka denemeli.
Sunumlarda puntolarla oynamalı, istediğimiz gibi giyinmeli ve hiçbir şeyi sırf insanlar yapıyor diye yapmamalıyız. Çünkü bir şey eğer sırf yapılsın diye yapılıyor ise o yüksek ihtimalle fark edilecektir ve artı olduğu söylense de haneye eksi olarak veya sıfır olarak yazılır.
Şunu da ek olarak söylemek lazım, en başta söylediğim gibi projeye tam anlamıyla sadece sunucu hakim olduğu için eğer bir hata yaparsa dinleyicinin fark etmesi zordur çünkü dinleyici bu kadar vakıf değildir ama hata fark edilse bile bu kötü bir durum değil çünkü sunucu isterse bazı kısımları atlayabilir veya tekrar edebilir. Ayrıca projenin eksik noktalarını sunucunun kendisi de bizzat söyleyebilir ve bu seyircide olumlu ve gerçekten büyük bir etki yapacaktır. Bu yüzden hata yapmaktan korkup hazır verilenleri yapmaktansa hataları da göze alıp yeni şeyler denemek en iyisi.
Not: Mimarlık gibi bazı dallarda izleyici zaten sunuma dahil olacaktır. Sunulan ürünü ve genel olarak sunumu belki eleştirecek, belki beğenmeyecek, belki de direkt müdahalede bulunacaklardır.(yırtmak ve parçalamak gibi). Bu sebeple amacın, haklı olduğunu kanıtlamak yerine fikir sunmak olması meselesine odaklanmak ve eleştirilen noktalar için varsa açıklamalar getirmek, yoksa da hatalı noktayı kabul etmek ve devam etmek önemlidir. Süreç kontrolü ve hakimiyetin en çok sınanacağı durumlar bu gibi durumlardır ve özgüven, bilgi birikimi, yeterli çalışma olmazsa altından kalkılamayabilir.
Kitap Önerisi: TED GİBİ KONUŞ
Yorumlar
Yorum Gönder